PKK teröründen bunalmış ve buna büyük bir karşılık vermek isteyen Türkiye, topraklarında terör örgütü kamplarını ve bebek katili Apo'yu barındıran Suriye'ye 16 Eylül 1997'de Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş’in konuşması ile ilk ciddi uyarıyı vermişti.
Özellikle, Hatay sınırında yapılan konuşmasında Org. Ateş;
“Bazı komşularımız, ismini açık açık telaffuz edeceğim Suriye gibi bazı komşularımız..... Apo denen eşkıyayı kendi ülkelerinde barındırıp onu destekleyerek Türkiye’yi terör belasına bulaştırmışlardır ”diyerek açıkça Suriye'ye ayağını denk alması gerektiğini anlatmışlardır.
Baba Esad önceleri bu uyarıları dikkate almamış ne zaman ki,
Başbakan Süleyman Demirel 1 Ekim 1997'de:
“Esasen Suriye, Türkiye’ye karşı husumet politikası izlemektedir, PKK terör örgütüne aktif destek sağlamayı sürdürmektedir .... Mukabele hakkımızı saklı tuttuğumuzu sabrımızın taşmak üzere olduğunu dünyaya duyururuz”
diyerek Meclis açılışında yaptığı bu konuşma ile işin ne kadar ciddi olduğunu Hafız Esad'a ve tüm dünyaya duyurmuştu.
Akabinde Sınıra yığınak yapıldı, nota verildi.
Sonradan gelişen suikast ve baskı ortamından bunalan Suriye önce Apo'yu Yunanistan'a sınır dışı etmiş, bizim diplomasi baskımız ile oradan Rusya'ya kaçırılmış ve Vladimir Jirinovski tarafından korumaya alınmıştı.
Jirinovski Yahudi kökenlidir ve MOSSAD’a istihbarat da yardımcı olan kişidir aynı zamanda.
Aslında Apo'yu Suriye'den kaçırarak olası, Türkiye'nin Suriye'yi işgali önlenmişti. Çünkü Suriye İsrail Devleti için Ortadoğu’daki en büyük tampon bölgedir.
İsrail'in güvenliği için elde tutulması gereken bu bölgede Siyonistlerin eskiden beri büyük hayalleri vardır.
Bu süreç Apo'nun Rusya'dan İtalya'ya sınır dışı edilmesi, orada da baskılar ile dayanamayıp tekrar Rusya'ya geri dönmesi ile devam eder.
Cebinde 50.000 dolar ile Rusya'da dört gün kalan Apo sırası ile önce Güney Kıbrıs'a sonra Belarus'a gönderildi. Oradan da gönderildiği Yunanistan'da ancak iki gün kalabildi.
Oradan da gittiği Kenya'da 4 Şubat 1999'da ABD tarafından yakalanarak daha doğrusu satılarak Türkiye'ye verildi.
Yedi kişilik ekip ile Cavit Çağlar'ın uçağı ile 15 Şubat 1999'da saat 03.30’da Türkiye ye getirildi.
Batılı her ülke istihbaratının kullandığı, Türkiye’nin gelişmesindeki en büyük engellerden biri olarak görülen bu katil neden kolayca satılabilmiştir?
Apo'nun yerine başkası getirilebilir ancak Suriye ABD ve İsrail'in güvenliği için kontrol altında tutulması gereken bir stratejik yerdir. Onlar için burası güçlü bir ulus devletinin kontrolüne verilemezdi.
Dönemin 56.Hükümetinin Başbakanı Bülent Ecevit, Apo’nun Türkiye'ye hediye edilmesine oldukça şaşırmıştı:
''Öcalan'ı bize niçin teslim ettiler hala anlamış değilim'' diyerek şaşkınlığını dile getirmişti.
Apo teslim edildiğinde MHP'nin Mecliste bir Milletvekili dahi yoktu.
18 Nisan 1999'da yapılan Genel Seçim de ise Meclise ikinci parti olarak girmiştir.
Ecevit'in DSP'si ise hiç umulmayan bir başarı ile birinci parti olmuştur.
Apo hediyesi sandığa yansımış ve büyük başarı getirmişti.
Şimdi gelelim, Suriye’deki Fırat'ın Doğusuna yapılacak harekâtın zamanlamasına.
Önümüzdeki seçim bir yerel seçim olmasına rağmen Sn. Erdoğan için bir güven oylaması gibidir. Yerel Seçimlerde yaşanacak bir hezimet Başkanlığın geleceğini sıkıntıya sokabilir. Ekonomide oldukça bunalan hükümet, seçmene yeni kaynaklar aktaramamak da ve toplumdaki hoşnutsuzluk git gide artmaktadır.
Ekonomik sıkışıklıktan ötürü, seçim öncesi seçmene verilemeyen hediye paketi, bu sefer Amerika'daki Fetullah Gülen olabilir mi?
Suriye'yi İsrail'in güvenliği için olmaz ise olmaz gören ABD ve Batı, Fetö'yü tam da seçimler öncesi hediye edebilir mi?
Bu sorunun cevabı; Fetö'nün onlar için ne kadar önemli olup olmadığı ile ilgilidir. Eğer yapılan harekâtı ''Kolpa’ ‘olarak görürler ise teslim etmezler. Ama işi ciddi tutar bunu anlatabilirsek bize vermeseler de sınır dışı süreci başlayabilir.
Bu arada, gerçekten Fetö'nün gelmesini canı gönülden istiyorlar mı?
Ona emin değiliz. Görelim bakalım ne olacak.
Ayrıca konu Suriye olunca Necmettin Erbakan'ın bir sözünü de belirtmek isterim:
''Bir gün mesele Suriye olursa bilin ki hedef Türkiye'dir''
Tarih tekerrürden ibarettir. Hatırlatalım istedik.
Yaşar Karahan
Adalet Partisi Genel Başkan Yardımcısı