Söz döndü dolandı Ukrayna’ya müdahale eden Rusya’nın ardından buğday krizine geldi.
*
Bir zamanlar kendi kendine yeten ülke Türkiye şimdi bu savaş ortamında maalesef yiyeceği ekmeğin ana unsuru buğdayı yeteri kadar temin edip etmeyeceği sorusuyla başbaşa kaldı.
*
Kimilerine göre sıkıntı yok, kimlerine göre önlem alınmazsa buğday krizi kapıda hoş son dönemde hangi krizle bu ülke karşı karşıya değil ki sorusuna da yerilecek yanıt yok.
*
Yıllardır bu sayfadan tarımın, üretimin, üretim içerisinde yükselecek ekonominin öneminden bu işin uzmanı olmasak ta söz ettik.
*
Her gün renkli camlardan, yazılı görsel medyadan bas bas bağıran yetkililer, ilgililer, tüketim ekonomisi ile baş edilemeyeceğini, ucunda üretim olamayan düzenin mutlaka yerle bir olacağından söz ediyorlar.
*
Oysa ülke topraklarının bir uçta bir uca verimli, bir o kadar bereketli olduğu düşünülürse kendi göbeğimizi kendimizin kesmemesi için bir sebep var mı? buda bir başka açılması gereken parantezdir diye düşünüyoruz.
*
Tartışmamız gereken soru çok basit? Üreten bir ülke iken neden öz kaynaklarımızı göz ardı edip kolay kazanç kapısını aralıyoruz!
*
Ya da bu dönem kazandık seneye Allah kerim düşüncesinden hareket eder olduk.
*
Üretim sözcüğünü neden zihinlerden çıkardık. Örneğin köye dönüş, toprağa dönüş, bulunduğu yerde mutlu olma, hayatı idame edebilme ya da geleceği şekillendirme adına elimizi başımızın arasına koyup düşünemedik.
*
Öyle ya bugünkülerle yetinmek, bugünkü dünya gerçekleriyle ne kadar ölçüşür hiç uyumayanların varlığı hesap edilirse düşünmek gerekmez mi?
*
Gelelim esas meseleye;
Rusya, Ukrayna savaşı ya da bir başka olasılık;
Yaşamsal düzengeçlerin kurgulanması bakımından iktisadi, ekonomik, ulusal, vizyon, misyon yada gereksinimler bakımından her daim kalıcı unsur olarak göz önünde bulundurulması gerekmiyor mu?
*
İlla ki savaş çıkınca eyvah buğday krizi kapıda tartışması mı yapacağız?
Ya da marketlere hücum eden vatandaşın Ayçiçek tenekeleri arasındaki iç sızlatan görüntüleri mi izleyeceğiz; hayır efendim bu ülkenin kaderi bu değildir kriz, mriz yok dedirtecek yetkililere mi inanacağız?
*
Bugüne kadar atılan, alınan tüm önlemlerin getirisi bu kadar mıdır?
Hepsini hayli uzun bir şekilde analiz etmek gerekir.
*
Hep diyoruz ki; biz bu dünyanın en önemli en bereketli coğrafyasında Avrupa ve Asya’nın arasında bir köprü ve elbette bol enerji kaynaklarına sahip bir toprak parçasında yaşıyoruz.
*
Öylesine devasa bir bereket var ki sanki kıymetini bilmiyor görmemek adına sürekli çareyi başka yerlerde arıyoruz.
*
Bir tarım politikamız var mı örneğin?
Geleceği gören bir kalkınma hamlesi için ne yapıyoruz?, yarına saklı acil eylem planımız nedir?
*
Üretim denen sözcüğü ne kadar benimsedik, ya da üretmek adına neleri eksik kıldık? hepsi bu anlamda ele alınması ve de ivedilikle sorunun çözülmesi gereken başlıklardır.
*
Konuyu sadece buğday noktasında ele alırsak yanılmış oluruz,

*
Diyelim ki savaş en sonunda bitiverdi her şeye düzeldi gözüyle mi bakacağız? Ekmek fiyatı ucuzladı öyleyse her şeyi kaderine mi bırakacağız, yarın bakarız a mı? döneceğiz yeniden…

Advert