Tatlıya İhtiyacımız Var Mı?



Besin öğeleri açısından yeterli beslenen ve kan şekerini dengede tutan bireylerin tatlı ihtiyacı minimum düzeydedir. Vücudumuz glikoz ihtiyacını gün içerisinde tüketilen besinlerden karşılayabilmektedir. Sofra şekeri içeren şekerleme, tatlı, pasta ve kurabiyelere ise ihtiyaç yoktur. Bu noktada; tatlı ihtiyacı duymamızın temelde duygusal veya fizyolojik bir alt metni var. Bu metni iyi okumak, önlemek adına bize yol gösterici olacak en doğru kaynaktır. Bazı durumlarda ise, bu iki durum birbirini tetikler ve kısır döngü dediğimiz bir girdabın içine gireriz.



Öncelikle fizyolojik tatlı ihtiyacına değinmek istiyorum. Fizyolojik açlık, insulin hormonuyla birebir ilintilidir.



Peki İnsülin nedir?



İnsülin, pankreasın beta hücrelerinde üretilen ve kan şekerini düşürmeye yarayan bir hormondur.



Yemek ile almış olduğumuz karbonhidratlar, sindirim sistemi tarafından en küçük parçaları olan glukoza (şekere) parçalanırlar. Glukoz, hücrelerin en önemli enerji kaynağıdır. Sindirilerek kana karışan glukoz tarafından uyarılan pankreas, glukozun hücre içine (kas, karaciğer, yağ dokusu) girmesini sağlayan insülin adlı hormonu üretmeye başlar.



Sindirim sonrası insülin ve glukoz damarlarda dolaşmaya başlar. Hücre çeperinde bulunan insülin glukozun hücre içine girmesini sağlar. Bu şekilde glukoz enerji kaynağı olarak kullanılabilir hale gelir.



Hücre içine giremediği durumda ise kanda yükselmesi, kan şekerinde artış (hiperglisemi) olarak adlandırılır. Kan şekerinde düşme ise bunun tam tersidir.



Tatlı isteğiyle baş edebilmek için, insülin seviyesindeki ani artış ve azalışları engellemek gerekir. Yoksa bu isteğe karşı koymak bir hayli zorlayıcıdır.



Bunu engellemek için, öncelikle kan tahlili sonucunda mevcut durumunuzu değerlendirmek gerekir. Buna uygun bir şekilde (saat, miktar, glisemik indeks vb. dikkate alınarak.) kan şekerini düşürmeyecek ve dengede tutacak besinler, tatlı ihtiyacınızı kesecek tek mucizedir.



Gelelim psikolojik tatlı ihtiyacına….



Şeker mutluluk hormonu olarak da bilinen serotonin’in salgılanmasına neden oluyor. Öncelikle sadece mutlu olmak için tükettiğimiz bu besin, daha sonra hormonal olarak bağlılık verici ‘oksitosin’e dönüşüyor. Bilim insanları aşkın kimyasını da anlattıkları birçok makalede bu duruma yer vermişlerdir.



TATLI AŞKI



Yani kısaca, ‘tatlı aşkı’ diye bir gerçek var ve bu bir süre sonra bağımlılığa dönüşüyor. Belki de kadınların daha duygusal oluşunun da tatlıya daha düşkün olmasıyla ilişkisini bu şekilde açıklayabiliriz…



Özel durumları unutmadan tabii…



Regl dönemine giren kadınlar, yoğun çalışanlar, stresi yüksek olanlar kendilerini tatlı yiyerek mutlu etmek isterler. Kadınlarda adet öncesi başlayan ve ruhsal ya da fiziksel birtakım belirtilerle kendini belli eden bu duruma premenstrualsendrom (PMS) adı verilir. Bu belirtiler genellikle adetin başlamasından bir hafta öncesinde ortaya çıkar ve genellikle adetin görülmesiyle birlikte birkaç gün içinde kaybolur. PMS’nin fizyolojik belirtileri arasında; karın bölgesinde şişlik, cilt bozukluğu, kilo alma, uyku sorunları, göğüslerde hassasiyet, iştahın artması, sık yeme ihtiyacı, tatlıya düşkünlük, kabızlık, baş ağrısı, bel ağrısı, çarpıntı yer alır. Psikolojik belirtiler arasında da duygusal dalgalanmalar, olumsuz düşünceler, ağlama nöbetleri, depresyon, yorgunluk, halsizlik, konsantrasyon güçlüğü, kendine güvenin azalması, unutkanlık, gerginlik, kızgınlık ve öfke hali, cinsel istekte değişiklik sayılabilir.



Bu dönemde östrojen ve progesteron hormonunun değişen dengeleri ve demir kaybından ötürü vücudumuzun tatlıya ihtiyacı artar. Aynı zamanda bu dönemde magnezyum da en çok ihtiyacımız olan minerallerdendir. Magnezyumun en çok bulunduğu gıdalardan biri çikolatadır. Önlem olarak tatlıda aşırıya kaçmayıp masum miktarlarda tüketmek, dengeli beslenerek kan şekerimizi çok yükseletecek gıdaları aşırı tüketmemek ve spor yapmak etkili olacaktır.





Tatlı ihtiyacıyla baş etmek için  temel kurallar:




Ne kadar tatlı, bir o kadar dahası demek:


Uzun süre tatlı yemediğinizde canınız tatlı istemez hatta hiç aklınıza gelmez. Ama bazen öyle günler ve haftalar olur ki her gün tatlı yemeden rahat edemezsiniz. Tatlı tüketmeyi damak tadınız haline getirirseniz, vücutta alışkanlık yaratırsınız.



 



 



 




Doğru karbonhidratı seçmek:


Basit karbonhidratlar kan şekerinin daha çabuk yükselip, çok ani düşmesine de neden olacaktır. Kompleks karbonhidratlar ise kana daha yavaş geçerek, kan şekerini daha yavaş yükseltip, uzun süre aynı seviyede kalmasını sağlar. Kompleks karbonhidratlara en iyi örnek, bulgur, kepekli ekmek, kuru baklagiller, kepekli ürünlerdir. Bu besinlerin proteinle birlikte tüketimi, kan şekeri için daha olumludur.




Altın kural, Ara öğün :


Ana öğünlerdeki besin tüketimini azaltıp üç ana öğüne üç ara öğün eklenmelidir. Böylece azar azar ve sık beslenilerek kan şekerinin dengede olması sağlanabilir. Ana ve ara öğünler arası en fazla üç saat olmalıdır. Aksi takdirde, uzun süren açlık durumlarında kan şekeri düşer, tatlı isteği artar.




Doğru zamanda masum tatlı seçimi :


Tatlıyı çok açken veya tek başına tüketmek, sonrasında yine tatlı ihtiyacını tetikler. Tatlıyı yanında başka bir besinle veya aşırı aç olmadan ufak porsiyonlarda tüketmek daha doğru bir tercih olacaktır. Masum tatlıya örnek : Dondurma, Bitter çikolata, kakao, sütlü tatlı, pekmez, reçel, keçiboynuzu …

 



Not:

Kadınlarda görülen Polikistikover (PCOS) sendromunun, insulin direnci ile ilişkisi birbirini tetikleyen ve kısır döngü yaratan iki kronik rahatsızlıktır. Polikistikoversendromlu kadınlarda genellikle insülin direnci oluşmaktadır. İnsülin direnci vücudun insülin mekanizmasının normal aktivitelerini gerçekleştirememesi anlamına gelmektedir. İnsülin direnci olan insanlarda, kan şekerinin, kas, yağ ve karaciğer hücrelerine girmesi daha zordur ve bu da yüksek düzeyde şekerin kanda birikmesine sebep olur. Bu bozukluğun sonucunda tatlıya eğilim artar.