Adam Olmak mı? Adam Kalabilmek mi?

İsa Yılmaz

11-07-2025 08:32

Yazılması gereken o kadar konu var ki, sadece başlıkları sıralasak sayfalar yetmez. Ama gelin görün ki, sade bir vatandaş olarak ülke genelinde yaşanan yozlaşmanın, yağcılık yapacağım diye vıcıklaşmanın, yalakalık yapacağım diye alçaklaşmanın yansımalarını; insani hasletlerin güzelliklerine sahip, vatanını, milletini, bayrağını, dinini velhasıl Türk Milletinin tüm değerlerine sahip ve yürekten sevenlerin yurdu, Türkiye’mizde “sinek küçük ama mide bulandırır” babından olsa bile görmek beni en derinlerden üzerken başka ne yazabilirdim. 

Bu yozlaşmanın, bu bozulmanın ve bu eksen kaymasının önüne geçemezsek, gündeme taşınması sonrasında hayata geçirilmesi bakımından birinci dereceden önem arzeden meselelerin altından nasıl kalkılır ki? “Bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın”, “Gelene ağam, gidene paşam” gibi değerlerimize ve ahlaki yapımıza hiç uymayan laflarla kendimizi daha ne kadar avutacağız? Amiyane tabirle işin puştluğunu, sahtekârlığını kendine şiar edinmişlerin bolca bulmakta güçlük çekmediğimiz (düzenbaz, yağcı, dalkavuk, yardakçı, vıcık) ve iktidarlara göre yönünü ve rotasını ayarlayan maalesef günün adam (cık) larını gördükçe, midemiz bulanmıyorsa insani hasletlere ahlaki değerlere sahip olmanın ötesinde insan olabilmenin önemi ve gereği ne ola ki?

“İşin güç kısmı adam olmak değil adam kalabilmektir.” Demiş Andre Mazerelles. Ne kadar doğru bir söz. Sizce de öyle değilmi? Bence gerçekten çok güzel bir söz. Hani şuuraltı dediğimiz; zaman içinde bazen bilerek bazen bilmeyerek ortaya çıkardığımız ve yaşadığımız toplum içinde çeşitli benliklere bürünerek gerçek ve asıl benliğimizi gizlemlediğimiz bastırılmış duygularımız var ya ve hani bizi bazen adam gibi gösterir ya işte o duygularımız adam kalıp kalamamanın yansıması olmaktadır. Öyle ki, yaşamımızın her kesitinde yeri olanlara karşı farklı “ben” oyunu oynamak zorunda kalmaktayız. Dolayısıyla kendimiz olup olmamak arasında gidip geliriz. Toplumun bize yüklediği görev ve sorumluklar karşısında bocalar bazen sıkıntılı hissederiz. Bulunduğumuz mekânda o an beraber olduklarımıza ve oradan ayrılıp başka mekânlarda beraber olduklarımıza karşı gösterdiğimiz veya göstermeye çalıştığımız benliklerimiz arasında gidip gelmek bizi ne kadar yıpratır ve yorar değil mi? Bu sahte yani biz olmayan benliklerimizin bize yüklediği rollerin altında adeta ezilir ve bunalırız. 

Tabi burada bir parantez açacak olursak; bu söylediklerimiz “adam kalabilmek” konusun değişken benliklere bürünseler de sonuçta kendi benliği içinde kalanlar ve kalabilmek adına özveri ile çalışanlar içindir. Kendilerini her benlik içinde yüzsüzce gösterenler için böyle bir durum söz konusu değildir. Çünkü her büründükleri benliği, içgüdüsel olarak kendisi olduğunu sanan zavallılardırlar.

Çevremi gözlemlediğimde tüm benlikleri tek bir “ben” de toplamış ve toplayabilmişleri sayı ile ifade edemeyeceğim çünkü çok azlar. Onlar bu çarpık sisteme ayak uyduramadıklarından dolayı hep yalnız kalmışlardırlar. Onların konuşmak veya konuşmamak gibi bir sıkıntıları yoktur. İçten, dıştan, sağdan, soldan ve hiç bir yerden pazarlıklı değillerdir. Kafalarının arkasında hesapları hiç olmamıştır. Her şeyi gönüllerinden geçtiğince dile getirirler. 

Ey güzel hemşerilerim son cümle olarak; adam kalabilmeği, parayla, boyla, kıyafetle ve süslü konuşmalarla tanımlamak mümkün değildir. Dolayısıyla adam gibi kalabilenlerimize sahip çıkalım. Onları layık oldukları yerlere taşıyalım. Yoksa bu keşmekeşliğin bir sonu olmayacaktır. Bunun için de insana kul değil Allah’a kul olan, köleleşmiş ruhlarına bedenlerini hizmetçi kılmayan ve adam kalabilmeyi başarmış değerlerimize sahip çıkmalıyız. 

Ki, insani, ahlaki ve tüm güzel hasletlere sahip olan Gümüşhaneliler olarak en azından adam kalabilmeği kendine şiar edinenlerin önünü ve yolunu açmak adına bir adım atarak hayr’lara vesile olmalıyız diye düşünüyor ve bir şiirle bitirmek istiyorum.

 

 

            UNUTMA

Ey insan denen, topraktan halkolmuş varlık !..

Bir defa olsun dur !.. Dur ve dinle bir kendini.

Kendin için hissettiklerini, bastırılmış duygularını,

İsyan içindeki düşüncelerini.

Yaz bir kenara ve sakın silme…

İnsan bu !..

Ruhu görmesin bir kere kirlenmeyi,

Unutur, unutturur sonra silkinmeyi..

Kendinden bilir hep,

Onursuzca fütursuzca yükselmeyi…

Ancak, kendini göklerde,

Bulutlar üstünde gördüğü bir zaman

Ayakçılarından, yiyince ani bir çelmeyi

Aklına gelse bile bir an,

İstememelisin merhamet dilenmeyi

Ey insan !.. Onun için,

Yükselirken alçaklaşmadan,

Alçak gönüllü olmayı,

Çıkma yukarılara, öğrenmeden inmeyi !..

İsa YILMAZ

DİĞER YAZILARI Gümüşhane’nin Eskimeyen Eski Evleri (Konakları) 01-01-1970 03:00 Gürül Gürül Bir Yağmur 01-01-1970 03:00