Ev kavramı insanoğlunu var olmasıyla başlamıştır. Bunu günümüzde yapılan Arkeolojik araştırmalarda görmemiz mümkündür. İnsanlıkla birlikte var olan “ev” ler, bulunduğu toplumun kültürüne, geleneklerine ve içinde bulunduğu tabiat şartlarına uygun bir biçimde gelişim göstererek, günümüzdeki boyutlarına ulaşmıştır. Bu belirtmeye çalıştığım faktörler dahilinde bir değerlendirme yaptığımızda Gümüşhane Eski Evlerinin (Konakların) toplumun kültürüne, geleneklerine ve tabiat şartlarına uygunluğunu görürüz. Gümüşhane Evleri (Konakları) Türk – İslam kültürünün ulaştığı yerlerdeki yapı ve mimari özellikleri taşıyan buna karşılık belli bir orijinalliği de bulunan evler olarak dikkatimizi çekmektedir. 
Evler (konaklar) plan olarak dikdörtgen veya kareye yakın dikdörtgen bir şema arz ederler. Şimdiki standart evlere göre birkaç kat daha büyük sayılabilecek bir bahçenin içine oturtulmuş durumdadırlar. Gümüşhane’nin coğrafi şartlarına uygun olarak çatıları oldukça dik ve yüksek yapılmıştır. Böylece çatı kısmında elde edilen boşluklar yaşam alanları olarak değerlendirilmiştir. Çatı iki veya üç kat üzerine oturtulmuştur. Evlerin çatıları “+” (artı) formunda yapılarak dört cepheye de açılım sağlanmıştır. 
Gümüşhane Evleri plan olarak; ortada bir avlu (Salon) ve iki yana dizilmiş mekanlardan meydana gelmiştir. Her kat aynı plan şemasını arz eder. Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere evler, basit bir plan kuruluşuna sahip oldukları görülür. Bu plan yapısına göre en alt kat ailenin mutfak, kiler, genel banyo, tuvalet gibi mekanların yer aldığı bölümdür. Bir üst kat günlük yaşam alanlarının yer aldığı mekanlardan oluşmaktadır. Üst kat yani çatı katı ise misafir ve yatak odalarının oluşturduğu mekanlardan teşekkül etmektedir. 
Çok amaçlı olarak yapılmış evler (konaklar) yapıldıkları dönemde birkaç nesil aile bireylerinin bir arada yaşamasına imkânı sunarken günümüz ekonomik şartlar sebebiyle kendi içlerinde bölünmüşlerdir. 
Dış görünüşleri ile sade göze hoş görünen, içinde bulundukları çevre ile tam bir ahenk içinde şekillenen Gümüşhane’mizin Eskimeyen Evleri (Konakları) günümüz mimarisine göre oldukça basit plan şemasına sahip olmalarına karşın günümüze kadar ayakta kalmayı başarmışlardır. Bu mimariyi yaratan Türk Milletinin büyüklük ve görkemini bir sır gibi içlerinde saklamaktadırlar. 
Bu basit planlama ile meydana getirilmiş evlerimiz de yaşayan insanlarımızın bu basit fakat vakur ve mütevazi Evlerimizle (Konaklarımızla) mütenasip olarak, yüzlerinden saadet, huzur ve sağlık dolu bir hayatın belirtilerini görmek değil ancak hissetmek mümkündür.
Türk – İslam Kültürüne uygun olarak yapılan yüksek bahçe duvarları, insana ilk bakışta çevreden kopuk bir hayat tarzı intibasını uyandırabilir. Ancak bahçeden içeri girildiğinde insanımızın doğayla bütünleşerek nasıl bir mimari estetiğini geliştirdiğini görürüz. Dolayısıyla bu yapılardaki ince zevki, estetiği eseri içerden seyrettiğimizde bir ferahlık, bir huzur ortamı içinde olduğunuzu ayrıca, Türk – İslam Kültürünün getirdiği sade ama zevkli döşeme stilini görürsünüz. Dışarıya açılan bol pencereleriyle de o duvarların Türk insanını çevreden uzaklaştıramadığını bilakis çevresiyle bir bütün olduğunu cemiyetiyle tenasüd ve medeni bir biçimde yaşandığını anlarız.
Eski Evlerimiz demeye kıyamadığımız bu Eskimeyen Evlerimiz (Konaklarımız) beton yığınları karşısında son çırpınışlarını vermektedirler.  Nadir sayıdaki Gümüşhane’nin bu nadide değerleri, çarpık kentleşme ve betonarme yığınlarının arasında yok olmama mücadelesinde olmalarına karşın istenilen düzeyde koruyucu bir çalışma olmaması da üzüntümüz haline gelmiştir.
Diğer alanlarda olduğu gibi müstakil bir medeniyet inkişaf ettirerek devam etmek istiyor ve isteniyorsa eğer betonarmenin geliştirilen teknik kolaylığını kendi kültürümüze uygun olarak kullanarak yeni bir mimari tarzının geliştirilmesi çalışmalarının yapılması elzemdir diyeceğim fakat öyle bir konuma geldik ve getirildik ki, artık 1+1 ‘lere sığdırılmaya çalışılmaktayız. Bu olumsuz ve kültürümüzden uzak yapılaşmaya karşı Kültürümüzün Mayalanıp yoğrulduğu bu kültür varlıklarımız Eski Evlerimizi korumak için tüm yerel ve öncelikle de ilgili kurumlardan ve insanlarımızdan gerekli ihtimam ve gayretin gösterilmesini temenni eder bu konuda ilgisini ve desteğini esirgemeyenlere en kalbi duygularımla teşekkür ederim. Selam ve saygılarımla…
                                                                                                                                                                   
İsa YILMAZ