Amaçlanan Eğitim

İsa Yılmaz

26-11-2025 16:25

*Bilime dayalı; insan, toplum ve tabiata ilişkin bilgiler olmakla birlikte, bundan esinlenen kaynaklar, kuramlar ve dünya görüşleri olarak kavranan çağdaş bilgi, bilindiği üzere gelişebilme mücadelesini başarıya ulaştırabilecek en önemli unsurdur. Gelişmek, sonuçta bir ülkenin karşılaştığı problemleri aşabilme ve imkânlarını değerlendirme yolunda bilim ve teknolojiyi kullanabilme yeteneğine bağlıdır. Bilgi olmadan bir milletin çağdaş olması imkânsızdır. Günümüzde ulaşılan teknolojik gelişmelerin neticesinde üçüncü sanayi inkılâbının gerçekleşmesiyle birlikte temel bilimlerdeki ilerlemenin güçlü ve devamlı etkisi bu kavramı daha da geçerli kılmaktadır.

*Oluşturulmuş olan çağdaş sanayi inkılâbına etkin bir şekilde katılamazsanız, amaçlarınız ne olursa olsun gelişmekte olan bir ülke olarak, çağdaş sanayileşmesini tamamlamış olan ülkelere ve onların hızlandırdığı verimlilik artışına yetişebilecek olmayı hayal edebilmek gibi bir düşünceniz bile kalmayabilir. Şöyle de ifade edebiliriz; gelişmekte olan (bizim gibi) ülkeler bilim dünyasındaki bilgilere ulaşamaz ve de bu çağdaş sanayi gelişiminin içinde yer alarak bir parçası olmayı başaramazlarsa, dünyanın ve buna bağlı olarak ta kendi milletinin geleceğini etkileyen başlıca kararların alındığı çevrenin dışında kalmaya mahkûm olurlar. Bu çevrenin dışında kalan ülkelerin kaçınılmaz sonu olarak, geri kalmak hatta geleceklerini kaybetmek gibi bir durumla karşılaşmaları kaçınılmaz olur.

*Bir başka mesele de, küresel bir dünya oluşumu için çaba gösteren emperyalist güce ve güçlere karşı, bu güç ve güçlerin dışında kalan ülkelerin tepkilerinin yetersizliğidir. Bu konuda milletlerarası ortak politikalar geliştirerek gereken ölçüde, milletçe ve milletlerarası seviyede siyasal ve teknik toplu önlemler geliştirmek ve de almak gerekmektedir. En azından Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak Türk Devletleri ile (AB örneğinde olduğu gibi) bir birlik oluşturabilmek gibi. Neden olmasın?

*Bu arada çağdaş bilimlerden faydalanarak yeni fikirlere varmak ise, bilimin kendiside bir değişim sürecinden geçtiğinden, çok hızlı hareket eden veya uçan bir varlığa varabilmek gibidir.

*Tarih boyunca insan toplulukları ile birlikte yaşanılan ülkeler birçok zaman tünelinden geçmişlerdir. Kimi zaman tünelden çıkılmış olmasına karşısında da kimi, zamanda tekrar girilmiştir. Tünelden çıkıldığında çevre ile entegre olunmuş ve dünyaya açınılmış olmasına karşın millet olabilme kabiliyeti kazanamamışlarsa eğer, tekraren girilen bu zaman tünellerinden çıkamayan insan toplulukları ve halklar olmuştur. Evet, tekrar tünele girildiğinde ise, kendi içine dönülmüştür yani karanlığın içinde kaybolma hatta yok olmakla karşı karşıya kalınabilmektir. Ki, tarihi süreç içinde bir çok örneği vardır. Dolayısıyla da kendi içine dönüldüğünde çevre ile irtibatı kesilmiş olup mahdut düşüncelerin oluşumuna sebebiyet vermiştir. Ve bu içe kapanışın tabii sonucu olarak ta dış dünyaya da kapanılmıştır. Bu durum tüm milletler ve ülkeler için de böyledir. Öyle ki, bazen iç meseleler bir ülkenin, her şeyi bir kenara bırakarak sadece bu meseleyle ile uğraşmasını gerektirecek boyutlara ulaşma noktasına gelmiş veya getirilmiştir. Daha doğrusu ülkenin, artık birinci öncelikli meselesi olmuştur. Milli güvenliğe ilişkin kuşkular, milli ve kültürel kimlik kayıpları, kendine yabancılaşma ve yabancı ideolojilere bulaşması ile yozlaşma ve bunun sonucunda kendi var oluş değerlerine yabancılaşma korkusu yaşanan gerçeklerdir. Gerçekleştirilmiş gibi görünen ilerlemelerin, çoğunluğunda yanlış anlatımlar ve dolayısıyla da yanlış algılamalar sonucu aşırı boyutlarda ferdiyetçiliğe yani “ben egoizmine” sebep olduğu görülmektedir. Bir ülke için en tehdit edici meselelerden biri haline gelmiştir artık.

*Çağdaş bilgiye ulaşabilmek, gelişmiş sanayide yerini almaktan ve iletişimin ulaştığı teknolojik katılımların imkân verecek yolların bulunmasından geçmektedir.  Bu aşama sürecinde karar verme yetkisini elinde bulunduranlar paylaşımcı olabilmelidirler. Çünkü yetkilendirilen insanlar, bireylerin toplu tepkisiyle oluşan siyasal düzenin güvencesi olduğunu unutmamalıdırlar. Gittikçe bilinçlenen birey, ülke menfaatleri doğrultusunda siyasal tepkilerini topluca koyma noktasına gelmiş olsa da, netice olarak gerçek şu ki, çağdaş ve geleneksel bilgi kaynaklarıyla teknolojik gelişmeleri birlikte kullanabilecek millete dayalı bir eğitim sistemine ihtiyaç duyulduğu açıktır. 

*Gereken, her türlü teknolojik iletişim aracını kullanarak birbirlerini etkileyecek ancak milli şuur içerisinde olan öğrenci ve araştırmacı guruplar kurarak her kesime yani kentsel ve kırsal bölgelere bilgi ulaştırmak ve de halkın ihtiyaçlarına yönelik çağdaş bilginin verildiği herkesin eşit yararlanmasını amaçlayan bir eğitim sisteminin kurulmasıdır.

*Buna dayılı olarak eğitim sisteminin en tepesinde yer alan ve artık bilimin eyleme dönüşme noktası olan üniversitelerimize gereken ihtimam gösterilmeli ve ülke çapında yaygınlaştırılarak her insanımız faydalandırılmalıdır. Şeklindeki düşüncemizi yıllar öncesinde dillendirmiştik. Bu gün için gelinen her ile bir üniversite kurulması uygulamasının öngörüsüydü. Ancak bilimin eyleme dönüştürülmesinde, eğitim sisteminin en tepe noktasında yer alan üniversitenin bu yapılanma şekliyle en tepede olmayı ne kadar başarabilirliği ise muğlak bir durum arz etmektedir. 

*Bilimin etkin biçimde yönetilmesi; insanlık hizmetine sunulması ve daha yaşanabilir bir dünya için kaçınılmaz bir gerçekliktir. Bilime dayalı olarak bilgininde hızlı ve ekonomik destekle üretilmesi teknolojik gelişmeler ve yaşamdaki yeri gibi konularda etkinliklerin düzenlenmesi ile insanlarımızın bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi geleceği daha bir anlamlı kılmanın yanında “amaçlanan eğitimin” varacağı hedefin bir ülkenin kalkınmasına yapacağı etkinin büyüklüğü göz ardı edilemez bir gerçekliktir.  En içten duygularımla selamlar, muhabbetlerimi sunarım…

 

                   Sevgili Öğretmenlerim…

*Büyük Önder, Baş Öğretmen Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Banisi Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK Başta Olmak Üzere bebek katilleri, cani şerefsiz pkklılar tarafından şehit edilen Tüm Öğretmenlerimize Yüce Allah’tan gani, gani rahmet diliyorum. Mekanları Cennet, Ruhları Şad Olsun İnşallah Amin…

*Bu vesile ile tüm öğretmenlerimizin bu özel günlerini en yürekten duygularımla kutluyor, saygıyla selamlıyorum…

 

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN

DİĞER YAZILARI Köye Olan Özlemi (m) 01-01-1970 03:00 Şeker Fasulyesinin Gümüşhane’deki Bereketli Yolculuğu 01-01-1970 03:00 Değişebilmek ve Gelişebilmek Bir Yetenek mi? Yoksa Bir Motivasyon Meselesi midir? 01-01-1970 03:00 STK’larımız ve Biz Üzerine 01-01-1970 03:00 İki Bakan Trabzon’da, Peki Gümüşhane Nerede? Tünelin Öbür Ucunda Kalan Şehir 01-01-1970 03:00 Şiran ve Duyumlar – Notlar  01-01-1970 03:00 Büyük Şehirdeki Sılaya Hasret Yaşam 01-01-1970 03:00 Çile Bülbülüm Çile 01-01-1970 03:00 Adam Olmak mı? Adam Kalabilmek mi? 01-01-1970 03:00 Gümüşhane’nin Eskimeyen Eski Evleri (Konakları) 01-01-1970 03:00 Gürül Gürül Bir Yağmur 01-01-1970 03:00