Almanya’ya işçi göçü 1960’larda başladı.
O günün gençleri bugün neredeyse ya bel fıtığı ağrısı çekiyor ya da ağır yaşam koşullarının zorlularını..
Kolay değil;
Karacaoğlan’ın ‘İndim seyran ettim Frengistan’ı, illeri var bizim ele benzemez’
Sözlerini alıntılarsak Almanya’yı acı vatan ilan eden Türk işçileri dilini, dinini bilmedikleri memleket Almanya’da üç beş kuruş biriktirip yerleşti, kimi geri döndü.
Almanlarla münasebet malumunuz 1. Dünya Savaşı’nda kesişti.
Öncesi var tabi ki ama en keskini bu.
Yanında olduklarımız elleri yukarı kaldırınca, Osmanlı’da yenik sayıldı gerisi malum…
Neyse uzatmayalım;
1940’lı yılların başındaki taş taş üstünde olmayan Almanya bugün dünyanın süper güçleri arasında.
Güçlü ülkeler arasında gösteriliyor.
Nankör millet dersem kızmasınlar, 3 – 4 milyon Türk’ü kovmak için can atıyorlar, ah o bankalardaki Euroları olmasa..!
Ben futbol meraklısı değilim, internete girdim baktım.
Batı Alman Stıelike’nin mücadele verdiği Mehmet Ekşi’li 1980’li yılların milli takım videosunu izledim.
Sergen Yalçın’ın Lothar Mahteus’un yanından futbolculuk tarihinde görülmemiş ne ki verilmeyen jeep aşkına attığı depara tekrar tekrar baktım.
Hepsinden önemlisi bir Türk gelini olmasına rağmen Hristiyan demokrat Helmunt Kohl’ün katıksız Türk karşıtlığını bilirim ve kabullenemem.
Ya, Mardin Münih hattı. Siyah beyaz TV’nin Necla Nazır’lı efsane dizisinde Almanların güzel ülkeme ırkçı bakış açılarını ortaya koyan dizi de olsa karakterlerini.
Son dönemde Mesut Özil’le ilgili haberleri de görmemezlikten gelemeyiz.
Oysa Türk Milli Takım formasını Alman formasına değişen Özil sırf Cumhurbaşkanı Erdoğan ile fotoğraf çektirdiği için ne güzel bir çocuktu değil mi?
Belki kızacaksınız ama bizimkilerin orta sahanın dilimini bile geçemediği uluslararası turnuvaları ev ahalisine biraz da kızarak onları hayran hayran izlerken görürdüm.
Almanya ile Türkiye tarihi arasında bu kadar çok yakınlık ve süregenlik varken Euro 2024’ün neden onlara verildiğini sona sakladım.
Hâlbuki biz başarabilirdik!
Duayen Atilla Gökçe’nin TRTSPOR’da sonuç açıklandıktan sonra programı sunan İbrahim Kırkayak’a ‘Aynaya baktık mı’ sözlerini bu işin finali olarak buraya yazalım.
1960’dan 2018’e, öncesi Osmanlı’dan 1. Dünya Savaşı’na kadar sıkı fıkı olduğumuz Almanya’nın bundan altmış yıl önce taş üstünde taş olmadığı halde bu işi nasıl başardığını dizi izleyerek, Zuhal Topal’la yemek programlarından ya da Esra Erol’lu bol çekişmeli evlilik maceralarından değil, oturup adam akıllı düşünerek çözmeye çalışalım.
Kulüplerimiz gırtlağına kadar borç içinde,
Hala bazı sahalarınız patates tarlası gibi,
Bir elin parmağını geçmeyecek illerde eh dedirten tesisleriniz varken,
Sahada futbolcunuzun ağzında onca abuk subuk sözcükler dökülüyorken,
Rıdvan Dilmen sen de var mısın?
Burak Kardeşim sen de,
Arda sen de var mısın?