Bugün Türkiye eşkıya başıyla pazarlığa girmişse ben bunu affedemem.
Barışa destek olacakmış..!
Pöh, ben bunu hazmedemem.
O zaman kırkbin şehidi geri verin,
Yok, yok bunu bana kimse açıklayamaz,
Bugün İmralı adasından alınan hava acaip canımı sıkıyor.
Görüyorum,
Şehit anası da duyuyor,
Dinliyorum,
Şehit babası gıcırdanıyor,
Bunu anlatmak zor hem de çok.
Ne yani terör sorunu Öcalan’ın iki dudağı arasından çıkacak sözle mi sona erecek,
Reddediyorum…
Kabul etmiyorum.
Hey gidi günler hey,
Nereden nereye?
Gözü bantlı, eli bağlı, yalvaran Öcalan,
Uçağın içinde bön, bön bakan Öcalan neredeyse halk kahramanı gibi,
Tv’ler, radyolar, gazeteler, gazeteciler, şakşakçılar, yağcılar.
Cümle yandaşlar.
Neredeyse Öcalan’ı yere göğe sığdıramayacak.
Kabul edemiyorum….!
TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN BÜYÜKLÜĞÜ NEREDE?
O zaman şunu sormak gerekir?
1915’te Çanakkale’ye dayanan düşmanla müzakere edilemezmiydi,
250 binden fazla verilen şehide ne gerek vardı?
Verirdik kurtulurduk.
Kıbrıs’ta ne işimiz vardı.
Sakarya'da, Dumlupınar’da Afyon’da ne işimiz vardı?
Oturur müzakere eder, sorunu çözerdik.
Lakin ben Türkiye Cumhuriyetinin büyüklüğüne inanmış bir kişi olarak hani nerede diyorum kendi kendime,
Bir şeyler mi hazırlanıyor, bir şeylerin altı mı ısıtılıyor.