O gün Gümüşhane pazarına indi,
Cepte üç aylıktan ya 50 lira ya 20 lira var.
Hedef pazardaki kartol,
Yok yok, eşine alacağı etek,
Ya da hala kokusu çıkmayan Harşit’e bakarak içeceği klorlu sudan yapılmış bir bardak çay.
Ne bileyim maaşa veririm! diyerek lokantada yiyeceği bir tabak yemek.
Sağına baktı, soluna baktı her taraf ateş pahası.
Eve de boş gidilmez ki!
Kimden istesin daha geçen ay aldığı 100 TL’yi veremedi.
Pazarda yok yok.
Envai çeşit.
Havada öyle soğuk ki,
Kirli paltosunu biraz daha sıkı sıkı sardı
Sepet elinde.
Birkaç kez soğuktan donmuş ellerini üfledi.
Bir pazara baktı, bir de cebine,
Yoktu ki, alasın.
Pazarcı esnafı bağırıyor:
‘Gel vatandaş gel, her şeyin iyisi burada!’
İyi de neyle alasın.
Sonra ağır ağır pazarı dolaşmaya başladı.
Pazar uzun mu uzun.
Dizler yorgun.
Oradan umutsuz çıkacaktı ki, sepeti satmaya kara verdi,
Madem ki dolduramıyor, cebe üç beş kuruş girsin diye.
Sattı....!
Aldı üç beş kuruşu;
Sevindi.
Şimdi el boştu sepet yoktu ama cepte para vardı,
Sepetin yerini umut almıştı.
O gün uzatmayalım, sepetten aldığı parayla Hacı emmi, fileyi doldurdu.
Eli üşümüş, burun kıpkırmıız köy dolmuşunun yolunu tuttu.



***




Bu teşbihi neden yaptım.
Gümüşhane ekonomisine bakınca,
Ve yıllarını bu şehre adamış, bu şehrin dertleriyle büyümüş işadamının Gümüşhane ekonomisiyle anlattığı sözleri aklıma gelince,
Kendi kendime bir hayali kurdum,
Gümüşhanede büyük markalar şehri esir aldı diyen işadamı bana ilham verdi.
Gümüşhaneyi böyle bir tabloyla özetlemek geldi aklımdan.
Bir gerçek var o zaman,
Herkesin çizdiği gerçekle herkesin göremediği bir gerçek,
İnsanımız yarınından ümitli değilse, Gümüşhane adına ne çizersek çizelim.
Arkası boş.
Pazarında, köyünde, çarşısında umutsuz Gümüşhane insanı var.
Nedeni belli ekonomik sıkıntılar.
Gümüşhane insanı kaderi ile baş başa,
Alışılmışın dışında bir şey yapamıyor.
Cebindeki kredi kartı umut, gelecek sözler yarını,
Haliyle esnafta beyaz bayrağı çekiyor.
Eskiden sözüm ona gurbetçi gelip, yaraya tuz basıyordu,
Artık onlarda gelmiyor.