Hepiniz az veya çok hafızalarınızda taşıyorsunuzdur..
O köy odalarındaki sohbet, büyüklerin arasındaki hararetli tartışmalar, uzun sanki hiç sabah olmayacakmış gibi duran akşamların farı gibiydi.
*
Yudumlanan çaylar,
Bitmek tükenmek bilmeyen anılar sanki yufka arasındaki çökelek misali birbirini tamamlardı.
Tadından bitmesin istenirdi.
*
Birden nasıl olurdu anlaşılmazdı ama tartışmalar hararetlenirdi fakat ölçü asla kaçmazdı, tadında bırakılırdı.
Tartışmanın bile adabı mevcuttu.
Ne çabuk geçti o günler, mumla arar olduk.
*
Sevgili Okurlarımız!
Bizlerde çevremizde neler olup bittiğini gözlemlemeye gayret ediyoruz..
Mümkün olduğunca dinlemeyi, onları anlamaya çalışıyoruz,
Ne ki biz bu derleyip topladıklarımızı nasıl izah edeceğimizi bir türlü toparlayamıyoruz.
*
Kimsenin eski neşesinde olduğunu söylemek zor.
Eski kazancı bulduğunu da,
Tartışma, tartışma ve bir daha tartışma!
Sanki patinaj yapıyor gibi olduğumuz yerde saymakla devam ediyor günler.
Ancak nereye kadar?!
*
Oysa çocukluğumuzu gençlik yıllarımızı o eski ağır başlı büyüklerimizin yaşadığı dönemi hatırlıyorum da;
Neşe, sohbet, mütevazılık, birbirini dinleme, nezaket, zarafet birbirini nasıl da tamamlıyordu?
Oysa sanki şimdi bir yanımız boş gibi
Gittikçe de o boşluk genişliyor gibi durmaktadır.
*
Bugün,
İnsanlığın birbirini anlamaktan başka bir şansı yok.
Dünyanın neresinde olursa olsun insanlık kalan kısa ömrünü mutlaka daha iyi geçirmelidir.
*
Şimdi bakıyoruz,
Eski güzellikler kalmadı,
Ciddi bir darboğazdadır yaşam,
Suratlar asık ve herkes olup bitenlerden şikâyetçi.
*
Herkes bir türlü gelmeyen mutluluktan muzdarip.
Bir çıkış arıyor,
Öyleyse sil baştan başlamak mı gerek;
Nerede hata var, nerede eksiklik, nerede yarım bırakılmış şeyler mi var?
*
Onların hepsini toparlamalıyız belki de.
Bu gerçek belki yanı başımızda duruyor.
Bu ayrıntı belki de bizim unuttuğumuz bir kıymetli gibi bize bakıyor.
*
Ayırt etmek, farkına varmak, üzerinden geçmek bize düşüyor,
Yani insanlık nereye doğru gidiyor önce kendimizi analiz etmekle başlıyor.
Medya sektörüne başladığımız tam onbeş yıl önce ne mükemmeldi o Gümüşhane atmosferi..
Detaya girmek istemiyorum ama inanınız o günleri bile arar olduk.
*
İşte öyle bir hale geldi ki yaşam,
Şimdi eski günlerden dem vursak bir başka heyecanlanıyorlar
Kaybolmakta olan insanlığın eski izlerini sürmek istiyorlar.
*
Biz eski günlerin yine şapkayı öne koyarak düşünmekle başlayacağını umuyorum.
Hele bu dünyayı kasıp kavuran illetin izleri kaybolunca daha iyi bir düşünmek gerektiğini savunanlardanız.
Zira hayat gerçekten kısa,
Kırmaya, dökmeye ve de üzmeye inanınız hiç gerek yok.
Galiba hepimizin bir kez daha derlenip toparlanması gerekiyor
Yoksa bu geri geri gidiş hiç hayır değil..