Gümüşhane, sanayi ve ticaretin izini kaybetmiş, adeta unutulmuş bir şehir gibi görünüyor. Fabrikaların olmadığı, üretimin durduğu ve sanayi potansiyelinin değerlendirilemediği bir şehirde yaşamak, halkı hem umutsuzluğa hem de belirsizliğe sürüklüyor.
*
Herkes fabrika istemez, ancak bir şehrin ekonomik olarak canlı ve sağlıklı olması için sanayi ve ticaretin gelişmiş olması şarttır. Gümüşhane gibi sanayi şehri olamamış bir memleketin, neden bu kadar geri kaldığı ve ekonomik olarak neden gelişemediği sorgulanmalıdır.
*

Peki, ne yapmalı? Oturup ağlamak mı, yoksa elimizi kolumuzu bağlayıp sessizce beklemek mi lazım? Yoksa kaderimizi kabullenip hiçbir şey yapmamak mı? Kesinlikle hayır. Şehir ekonomisinin canlanması için harekete geçmek ve çözüm arayışına girmek gerekmektedir.
*

Ancak, bu konuda muktedir kimdir? Sürekli vaatlerde bulunan ancak hiçbir zaman gerçekleşmeyen yatırımlar mı, yoksa şehrin gerçek ihtiyaçlarına uygun projeler üreten bir yönetim anlayışı mı? Bu soruların cevapları bulunmadan şehrin ekonomik durumunun düzelmesi mümkün değildir.
*

Gümüşhane'nin tarihi ipek yolu, tren yolu ve tünel gibi potansiyellere sahip olduğu doğrudur. Ancak, bunların sadece söylem düzeyinde kalması ve somut adımların atılmaması, şehrin geleceği açısından endişe vericidir. Ticaretin izinin bile kaybolduğu bir şehirde, ekonomik canlılığın sağlanması için acil önlemler alınmalıdır.
*

Sonuç olarak, Gümüşhane gibi bir şehirde ticaretin ve sanayinin canlanması için gerçekçi ve etkili adımlar atılması gerekmektedir. Sadece sözlerle değil, somut projelerle ve işbirliğiyle şehrin ekonomik potansiyeli değerlendirilmelidir. Aksi halde, şehrin ekonomik durumu her geçen gün daha da kötüye gidecek ve umutlar tükenmek üzere olacaktır.
*
Örneğin bu söylemimize örnek olarak bir süre önce Tekke Köyünde bulunan âtıl durumdaki meyvesuyu fabrikasının nasıl üretime geçirildiği ortadadır. 
*
Pestil ve köme diyarı şehrin kimliğinin her iki ürün sayesinde nasılda popüliter olduğunu kanıksamak hiç de abartı değildir. Bunların hepsi arayıp bulmak, AR-GE, inovasyon dediğimiz gerçeklerle örtüşür ve birleşir.
*
Alan değil gönderen, satan, kazanan, kazancın belirgin olarak yansıdığı şehir kimliği taşımak büyük bir prestij ve kabul edilebilirliğin göstergesi olacaktır. Sanayi yoksa ticaret yoksa tezgâhta satılan simit, domates, ekmekle bu şehir nasıl kalkındırılabilinir?