Sevgili büyüğümüz Fahri Yılmaz bey haber sayfamızda yer alan söyleşisinde, çocukluk yıllarını anlattı.
Çocukluğunda bahçeden topladığı elmaları, Salıpazarı’nda satarak evin geçimine katkıda bulunduğundan söz eti.
O zaman diliminde araştırdık köylü gerçekten Gümüşhane’nin de memleketinde sahibiydi,
Şimdi ara ki bulasın.
Peki ne oldu köylüye?
Ne oldu tarıma, hayvancılığa..?
Ne oldu canım memleketimin insanına.?
Çünkü insan gücü azaldı,
Çünkü köylü ile devletin arasına para girdi.
Artık köylerden pazara bilmiyoruz yeterince ürün iniyor mu?
Bir dönem saman ithal eden Türkiye tablosunda Gümüşhane köylüsü de elbette kaderine razı olacak.
Bir torba gübre, bir traktör lastiği,
Topladığın ürününün pazarda para etmeyişi, çok cafcaflı alışveriş mağazalarının şehri sarması,
Elbette köylünün iştahının kaybolmasına yol açtı.
Görebiliyor musunuz artık ahırında bir tane bile hayvanı yok köylünün!
Kuşburnu toplayan kaç aile var?
Belki kendi yaşamını idame edecek kadar.
Hal böyle olunca kalkınmanın kırsaldan başlaması şartını ya da iddiasını dile getirirsek bitmiş bir köylü toplumunun varlığından söz edebiliriz.
Üretemeyen sadece dışarıdan gelenlerle günü kurtarmaya çalışan bir köylü.
Sadece Gümüşhane değil, Karadeniz’in içi de dışı da aynı manzaralardan ibaret.
Topraklar boş, geride kalan ağzında bir iki diş kalmış ihtiyar analarımız babalarımız.
Şimdi siz gelin bu tabloda tutunda müreffeh bir köylünün yada toplun varlığından söz edin.
Hepsi canı sıkkın ve bitkin kaderine razı bekliyor.