100 yıl önce, (yani tam bir asır önce) ilan edilen Cumhuriyet laik, demokratik, hukuk devleti Türkiye’nin teminatıdır.
Nitekim ATATÜRK, 29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet için duygularını, ‘Benim naçiz vücudum elbet birgün toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır’’ demiştir.
GEÇMİŞİN İZLERİNDE CUMHURİYETİ ARAMAK
Altı yüz yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun trajik bir şekilde tarihten silinmesinin ardından yeni bir devlet kurma adına geriye kalan milleti ile yola çıkan Mustafa Kemal Atatürk; çağın gereksinimi olan tüm altyapıyı hazır ederek, öncelikle verilen üç yıllık kurtuluş savaşı sonrası yeni bir düşünce akımını yaşama geçirerek bugünkü Türkiye Cumhuriyeti adına büyük bir atılımı kıskanılası bir şekilde ortaya koymuştur.
CUMHURİYET YÜZYILLA BARIŞIK İNSAN ŞEKLİNİ ORTAYA KOYMUŞTUR
Cumhuriyet aynı zamanda yeniden insan olabilme gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Padişaha değil, kendisini yönetecek olana, tahta değil meclise yüzünü çeviren Cumhuriyetin getirdikleri yüzyılın Türk Ulusuna kazandırdığı en büyük mirastır. Batı kültürünün yozlaştırılmaya sebebiyet verilmeden bazı kanunlarının alınarak Türkiye Cumhuriyeti’ne entegre edilmesi gelecek Cumhuriyet kuşağının oluşturulmasında büyük bir rol oynamıştır.
Okuyan, yazan, paylaşan, öğreten, üreten, bildikleri ile örnek olan, temsil eden, lider olabilme özelliği taşıyan her birey; Cumhuriyet ile yoğrulmuş şaheser olarak kimlikleştirilmiştir.
Nitekim Osmanlı’nın mevcut olduğu yüzyılda bir türlü yaşama geçiremediği modernite hamleleri geçmişin çizgisinde Cumhuriyeti aramak adına büyük bir gösterge olarak yerini alacaktır. Cumhuriyetin sadece birer kelimeden ibaret olmadığı Türkiye’nin var olduğu coğrafyanın bugünkü halinin berbat şekli göz önüne getirildiğinde değerinin ne kadar büyük olduğu bir kez daha anlaşılmaktadır.
YURTTAŞ CUMHURİYET
Kadının seçme hakkının olmadığı, babadan oğula geçen taht sultası, halkla yönetim arasına konulmuş derin çizgilerin arasından yurttaş Cumhuriyetin büyük bir özveri ile yine bir büyük nimet olarak bizlere miras bırakıldığı unutulmamalıdır. İşgale varıncaya kadar gelinen süreçte devletin içerisinde bulunan durumun analizinde yönetimsel anlamda tam bir acziyet ve teslimiyetin varlığı yadsınamazken Cumhuriyetle birlikte kazanılan tam bağımsızlık ruhunun aşılanması, gelen yurttaşlık bilinci, özgür irade ve kendisini ifade etme ayrıcalığı bile Cumhuriyeti nitelikli kılan en önemli unsurlardan bir tanesidir.
ATATÜRK FARKI
Hiç kuşku yoktur ki, Mustafa Kemal Atatürk yüce Allah’ın Büyük Türk Ulusu’na büyük bir lütfudur. 57 yılık yaşamını bir asker, devlet adamı ve ülkenin 15 yıllık Cumhurbaşkanlığına sığdıran bu büyük reformist ve lider Atatürk, bugün laik, demokratik hukuk devleti Türkiye Cumhuriyeti’nin vazgeçilmez sevdasıdır.
Dünya durdukça analiz edileceği üzere görülecektir ki, ülkesi için bu kadar fedakâr, bu kadar cefakâr, böylesine büyük bir liderlik örneği göstererek tarihe kazınan hiçbir isim olmamıştır.
Atatürk, her zaman olduğu gibi vefatından bunca yıl geçmesine rağmen dünya üzerinde ismi silinmeyen tek liderdir.
Sanayiden tarıma, ekonomiden eğitime, kültür sanat ve daha pek çok alanda büyük devrimlerin fikir babası Mustafa Kemal Atatürk, 3 yıllık İstiklal Harbi’nde bileğini bükemeyen sözde medeniyetin temsilcileri Batı’da bile (ne yazık ki bizde hala saldırılar hala devam ederken) hayranlıkla izlemektedir.
CUMHURİYET YOKSA DEMOKRASİDE YOK EN BÜYÜK KALKAN LAİSİZİM
Yurttaşın kendi kendini yönetmesi olarak ifade edilen demokrasi, Cumhuriyetin varlığı ile ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla Cumhuriyet yoksa demokraside yoktur. Cumhuriyet’in ilanı, kurum ve kuruluşları ile adeta büyük bir yapıtın yaşama geçirilmesine benzeyen Cumhuriyet için en büyük kalkan laisizmdir. Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması özgürlükçü katılımcı aynı zamanda hür ve bağımsız birey olabilme iradesinin ortaya konulduğu Cumhuriyet, her bakımdan bunca saldırı ve ona karşı bir takım düşüncelerin dinmeyen öfkeleri arasında dimdik ayakta durmaya devam etmesi çok büyük bir değer olarak her zaman gönlümüzde yerini almaya devam edecektir.
Farklı inanç kültür ve beşeriyeti kültür mirasını bağrında barındıran Cumhuriyet sadece biz Türkler için değil Türkiye dostu ve kardeşi her toplumlar içinde örnek alınabilecek yegâne yönetim şeklidir.
BİREYCİ ANLAYIŞTAN ÇOKLU DÜŞÜNSEL YAPIYA EGEMENLİK AYRICALIĞI
Yurttaş sözcüğünün kanıksatırcasına yeme, içme, öğrenme, temsiliyet veyahut barınma gibi temel ihtiyaçlarının arkasında bir varlık olarak yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmesi de olanaklı hale getirilmelidir. Koloni, kabile, beylik, krallık, (monarşi) diktatörlük veyahut kapalı rejimler arasına tarih boyunca sıkışmış insanlığın yaşadığı acılar, kan ve gözyaşının getirdikleri tek tek incelendiğinde görülecektir ki, bireyci anlayış Cumhuriyet ideolojisi ile örtüşmemektedir. Buradaki kanaat çoğulcu düşüncenin hayata geçirilmesidir. Cumhuriyet düşünen ve fikrini söylemeye mükellef her yurttaş için adeta birer mozaik gibidir. Her bir parçasında yer alan yaşamsal bulgular insan olabilme adına ortaya atılan en büyük değerlerin başında gelmektedir. Cumhuriyet her zaman yapıcı, onarıcı, modernite, paylaşımcı, çağı yakalayabilen düşün yapısına öncelik tanır. Pek çok kurum ve kuruluşlar bu doğrultuda Cumhuriyet ışığında geleceğe hazırlanırlar.
COĞRAFYASINDA BARIŞ HUZUR VE KARDEŞÇE YAŞIYORSA BU ÜLKE BU NİMETİ CUMHURİYETE BORÇLUDUR
Tam 100 yıl önce harap ve bitap düşmüş Osmanlıdan geriye tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı mazlum milletlerinde özlem duvarında var olan tablo gibidir.
Atatürk, Cumhuriyetin ilanı ile sadece bir devlet kurmamış aynı zamanda özgürlüklerinden ve halklarından ırak kalmış sömürge altında inleyen diğer milletler için de örnek bir eser ortaya çıkarmıştır.
Bugün dünyanın türlü sözcük, eylem, işlev, sömürü, manipüle, söylem, eylem kıskacı altında bambaşka bir yöne doğru evrildiği düşünüldüğünde üstelik bu terimlerin hepsi sözde insanlığa hizmet ettiği var sayımından yola çıkarılarak dikte ettirilmeye çalışıldığı bilinmekte aslında kazanan ya da çıkar gruplarının hesabının sadece tek taraflı bir dünya düzeni oluşturma gayreti içerisinde oldukları anlaşılmaktadır.
Sadece ve sadece güçlünün güçsüzü ezdiği ayakta kalanın düşene vurduğu, insanlık onurunun ayaklar altına alındığı, medeniyetin sözde temsilcilerinin yüz kızartan tavırlarının altında kan, gözyaşı, ayrışma, koparılma, terk edilme yurtsuzlaştırma tehdidi ile karşı karşıya kalan insanlık içinde Cumhuriyetin değeri laik ve demokratik hukuk güvencesi altında 100 yıl önce ilan edilmiş olması gelebilecekleri en güvenli topraklar olduğu bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Bu nedenledir ki, Cumhuriyetten ASLA vazgeçilmemeli ve varlığı ile her daim onur duyulmalıdır.