İnatçı iki keçinin hikayesini bilirsiniz. Köprüden birbirlerine yol vermedikleri gibi ikisinin de aşağı nasıl yuvarlandığı hikayesini de… Bir de şu benzetmeyi yaparlar: ‘Keçi de de sakal var ama, kimse 'dede' demiyor’ Oysa bizdeki keçilik ruhu, bazen çoğu şeyi berbat ediyor. Dostlarıma dik duruşun, onurun haysiyetin öneminden söz ederim. Keçi kadar inatçı olmamak gerektiğini düşünürüm çoğu zaman. Bir köprüde karşılaşmamalarını tavsiye ederim. Ya da; Karşılaşırlarsa birbirilerine yol vermeyi de öğrenmeliler diye düşlerim. Bizim Gümüşhanelilik ruhunda da var biraz keçi gibi inatçılık. Keçinin sakalı misali herkes dede denmesini bekliyor amma, malumunuz kimseye inandırıcı gelmiyor. Yine dostlarım serzenişte bulunuyorlar amma; Yanıtını hemen veriyorum nazikçe: 'Keçilik yapmayın' Sekiz yılımı Gümüşhane basın sektörüne harcadım. Keçi kadar inatçı ama sakalı olan çoğu insan tanıdım yakından. Onların hepsi köprüden geçmeye çalışıyor hala. Yol istiyorlar, ‘önce ben geçeyim’ diyorlar uçuruma bakmadan… Haklı olan kazanıyor mu derseniz, İşin o tarafı biraz garip. Keçileri örnek alıyorlar hala; Biz, ‘dur’ desek bile boynuzlar aynı hiddetle vuruyor birbirine… Bir gün uçurumun kenarından aşağı doğru yuvarlanmak var mazallah. Sakal o gün seslenecek… 'Dinlemediniz'