Küçük sarı balonlar kirli camın önünde asılırdı her sabah,
İçeriden gelen pasta kokusu bir başka olurdu,
Hızla geçen köy dolmuşunun içeriye doldurduğu tozu bile önemsemezdik,
Zira sakız kutusundaydı o zaman gözümüz.
Dedemin paçasını bağladığı uzun lastiği metre kullanmadan masanın kenarına belirlediği bölümle ölçerdi,
Okul sonrası doluşurduk, itiş kakış,
Önlüğümüzün önündeki sarı liraları uzatıp, gofretleri ısrırdık tek tek..
Mahalle bakkalı o amcaya.
Cam kutudan çıkardığı erimiş şekerin tadı bir başka olurdu.
Şimdi her birini yenilediğimiz dişlerimizi çürüten o şekerlerin tadını özlemiyor değiliz hani.
Sıra sıra dizerdi meyve kasalarını bakkal amca,
Deterjanı, bisküvi, çay, şeker,
Mahalle sanki pazara çıkmış gibi olurdu
Koşa koşa nefes nefese geldiğimiz mahalle bakkalı şimdi can çekişiyor.
Geçtiğimiz günlerde büyük marketlere esir olmuş mahalle bakkalı diye söylediler,
Üzüldüm,
Sanki kursağımda kaldı o şeker, çiklet, lokum, bisküvi.
Terazinin bir gözü kırıldı sanki,
Çocukluğumun bakkal amcası düşüp kayıverdi elimizden.
Yetkililer, aklı başında herkes,
Gümüşhane,
Siyasetçiler, Gümüşhane’deki ticaret erbapları,
Acaba Mahalle bakkalının çektiği ızdırabın, büyük marketlere karşı verdiği canın farkında mı?
Yok değilse,
Neden ağlıyor bu mahalle esnafı,
Neden?