Sanki hiç kimsenin yaşama sevinci kalmamış.
Ne desek, eh işte bildiğin gibi! Diyor karşıdaki…
Gizli bir gerilim var Gümüşhane’de.
Yorgunluk.
Nedense kimse farkında değil ya da farkında olsa bile sesini çıkarmak istemiyor.
Ne oluyor peki?
Koca şehir neden suskun?
Niçin konuşmuyor?
Üstüne üstelik şehir dışındakilerde öyle.
STK,
İşadamı,
Platform..
Bir korku imparatorluğu sarmış her yanı..
Sanki benden ırak olsun der gibi.
Nasıl çözeceğin o zaman bu şehri,
Sorunları nasıl konuşacağız?
Birbirini dinlemeyen şehir,
Neredeyse bölünmüş bir şehir.
Yalan mı?
Gerçek değil mi söylediklerimiz.
Şehirde her kafadan bir ses çıkmıyor mu?
Kimin ne söylediğini diğeri biliyor mu?
Enteresan bir şey anlatacağım…
İnsanoğlunun geldiği noktaya dikkatinizi çekmek isterim.
Sözü Gümüşhane’ye getireceğim ardından
Dün akşam alışveriş için markete gittim.
Akşam 18.30 suları..
Verdiğim siparişleri hazırlayan tezgahtarla şakalaşmak istedim bir ara..
Gülümsedi ama arkasından koca bir laf etti sanki,
‘Abi, mille düşmüş ekmek derdine!’
Biraz duraksadım,
Sanki yaptığım espriye de, şakaya lanet olsun diyesim geldi.
Çünkü markette, bilemediniz en fazla Bin TL’ye çalışan gencin yarından umudu yok.
Neşesiz.
Sözü getiriyorum Gümüşhane’ye,
Gümüşhane’de öyle?
Herkes ekmek derdine mi düştü?
Şakayı, sohbet, espriyi mi unuttu?
Galiba öyle.
Yine bir işadamımız sitem dolu,
Şehrin kıpırdamayan halinden şikâyetçi.
Sözünü esirgemeyen mert insan o işadamı,
Anlattıkları karşısında durakaldım bir an.
Doğru dedim kendi kendime.
Gümüşhane dağların arasında garip şehirdi.
Şimdi,
Dağların arasında, ‘Ölü Şehir’ olmuş..
Anlatmaya çalıştıklarım yeterli değil mİ?