Usulca sokuldum Kuşburnu fabrikasının yanına,
Dokunsan ağlayacak gibi.
Dinliyorum;
Sanki doktorun stetoskopu elimde,
İçin için ağlıyor.
Dile gelmese de ve haklı olarak haykırıyor,
‘Gümüşhane beni unuttu!’
*
Bir zamanlar bu garip şehrin baş tacıydı Kuşburnu,
Fabrikanın duvarlarında siz görmesenizde kazınarak yazılı,
Ne ki bilmiyorlar işte! yok.
Bir haczin içine düşmüş Kuşburnu.
*
Oysa haczedilen Gümüşhane mi?
Tartışılan bir neden de yok, Gümüşhane’de yöneticiler ya yemek masasında konuşuyorlar,
Ya da ziyaretlerle geçiyor her gün.
Maşallah Gümüşhane’de hiç mi hiç sorun yok.
Oysa Gümüşhane’nin yüz akı olan Kuşburnu yerlerde..
*
Bir de adına festivaller düzenleniyor Kuşburnu için,
Sanki onunda içi boşalmış gibi,
Değiştirin diyecek olsanız,
Kimse umursamıyor bile.
*
Gene dokunacağım,
Ağızlarını her açtıklarında şehre toz kondurmayan halbuki daha Tekke’ye üniversiteyi getiremeyen siyasiler, İkisu Şiran’a derman olamayan yetkililer, Demiryolunu, havalimanını, Süleymaniyeyi sanal bir kupa gibi Gümüşhane’nin Kuşakkayası’na dikenler,
Kuşburnu Fabrikasını ya da bu meyvenin geleceğini nasıl kurtarabilirler!