Bugüne kadar hep memleketimiz için savaştığımızı söyledik, Mücadele verdiğimizi, Gördüm ki, kimi boş laflar, teneke ile çevrilmiş duygular ötelenmiş.. Tahtadan kale olmuş kalpler, İnsan bu gerçeği görünce üzülmez mi, Bu kadar yalanın, dolanın arasında kalırsa evet, üzülür elbet. Gümüşhane için bir şeyler söylemek gerekirse insan nasıl da üzülmez Süleymaniye konusunu tartıştık, yıllarca, Tren yolunu özledik, Yeni yatırımları özledik bu şehre. Hep uzaktan çalan davulun sesini dinlettiler bize. Bu kadar kolaysa gel sen yap diyenleri duyuyor gibiyim. Öyleyse bükemediğin bileği öpeceksin, Boyun eğmek için savaşmayacaksın. Savaşın sonunda onurlu mağlubiyetlerde vardır… Fakat savaşmadan teslim olmak onursuzluktur… Gümüşhane içinde savaşalım o zaman, Verilen sözlere bakıp aldanmamak gerekir, Bir küçücük umudu bile takip etmek gerekir, Herkes Gümüşhane için çalışıyor da biz mi inkar ediyoruz. Gümüşhaneyi sevenler çoğunlukta da biz neden göremiyoruz… Altyapıya bakın, üstüne, ekilen umutlara bakın, Nadasa bırakılmış hep vaatler, Hasad zamanında umut torbansının içi boş. Boy boy vaat tohumu ekiyorlar bize. Sürüklediğimiz kör saban değil, hayallerimiz…. Tahtadan kale gibi yüreğimiz. Bir zor zamanda kırılan, Düşünceler bulanık, Yüz dost, yüz haşin. Teker teker kaybolup gidiyor gerçekler Gümüşhane için yalnız kalan bir gerçek ortaya çıkıyor. ‘yalan’