“Oooo! Vekilim hoş geldin!”
“Biz mikro milliyetçilik yapmıyoruz!”
“Gümüşhaneeeee!”
“Siyaset bu kapıdan içeri giremez!”
“Ben siyaseti bıraktım, artık ilgilenmiyorum!”
“Vatan, Millet, Sakarya!”
Tanıdık geldi değil mi?
Bu cümleler artık adeta STK klasikler antolojisine girecek nitelikte.
Program açılışlarında mutlaka biri söyler, diğerleri başını sallar,
salondakiler “aferin başkan” dercesine alkışlar.
Ama bir bakarsınız program bitmiş, çaylar içilmiş,
fotoğraflar çekilmiş,
bir dahaki “aynı sözlerin tekrarlanacağı toplantıya” kadar sessizlik başlamış.
Sanki mangalda kül bırakmayan söylevler mangalı bile yakmadan sönüp gidiyor!
STK’larımız var, hem de ne çok!
Her birinin tabelası ayrı iddialı,
sloganları destan gibi…
Ama icraata gelince, “etliye sütlüye karışmayanlar cemiyeti” yarışmasında
zirveye oynuyorlar!
Yahu kardeşim, senin adında “sivil toplum” var,
ama sanki “suskun toplum” olmayı tercih etmişsin.
Ne bir ses, ne bir söz, ne bir öneri…
Ama bakın “kahvaltı programı” derseniz;
işte orada akan sular durur!
Menemen, sucuklu yumurta, tost, simit…
Yanında da bolca “protokol sohbeti.”
Bir de şu ön sıra aşkı yok mu…
Programın içeriği mühim değil,
ön masada oturmak şart!
Bir karede görünebilirsen, tamamdır, görev tamamlanmıştır.
Kimlik göstermek modası da hâlâ bitmedi;
“Bakın burada ne yazıyor, Gümüşhane!”
E ne güzel, peki Gümüşhane ne kazandı bu gösteriden?
Sessizlik…
Ama merak etmeyin, konuşma sonunda “şehrimiz için elimizden geleni yapacağız” cümlesi yine eksik olmaz.
---
STK’lar, halkın derdini yetkiliye anlatmak için vardır.
Ama bugün çoğu, kendi derdini anlatmaktan halkın derdine sıra getiremiyor.
Köprü olmaları gerekirken,
köprünün iki tarafında da selfie çektirmeyi tercih ediyorlar.
Yani anlayacağınız, trafik tıkanmış durumda.
Hele o “biz siyasete karışmayız” cümlesi yok mu…
Siyasete karışmaz, ama milletvekili gelince öyle bir “saygı selamı” çakar ki,
zannedersiniz protokolün altın listesinde!
Siyasete karışmazmış, peki fotoğraftaki o vekilin yanındaki siz misiniz?
Yoksa “ben değilim o, ışık öyle göstermiş” bahanesi mi devrede?
---
Bugün STK’ların bir kısmı, “dert çözmek” yerine “dert görünmemekle” meşgul.
Sorun dile getiren, “negatif” olarak etiketleniyor.
“Biz kimseyi kırmayalım” derken,
aslında toplumun kırık dökük meselelerini görmezden geliyorlar.
Ama olsun, yine de bin yaşasınlar!
Etliye sütlüye dokunmayan STK’lar sağ olsun,
sayelerinde kimsenin morali bozulmuyor,
kimse rahatsız olmuyor,
kimse de bir şey çözmüyor.
Sonuç mu?
Güzel çaylar içiliyor,
fotoğraflar çekiliyor,
ve sosyal medya hesaplarında şöyle yazıyor:
“Bugün de dolu dolu bir program gerçekleştirdik!”
Biz de inandık…
Çünkü doluluk, midelerdeydi;
toplumun sorunlarında değil. ????️
---
Çağrı:
Sizce sivil toplum kuruluşları gerçekten halkın sesi mi,
yoksa artık protokol masalarının sessiz süsü mü oldular?
Belki de yeniden, “sivil” olmanın anlamını hatırlamanın zamanı gelmiştir.
Fikriniz, eleştiriniz, gözleminiz…
Hepsi bu şehrin geleceği için kıymetli.
Çünkü bazen bir kelime, bin nutuktan daha etkili olur.